Çoğumuzun bir kitabı vardır ki onu kutsal kabul edip başucumuza koyarız.

Defalarca da okusak bıkmayız.

Sanırım benim kutsal edebiyat listemin başını Tutunamayanlar süslüyor. O yüzden bu yazımda Tutunamayanlar hakkında geniş bir özete ve sonrasında da bu değerli roman hakkında kısaca görüşlerime yer verdim.

1970 yılında TRT roman ödülünü alan Tutunamayanlar romanı Oğuz Atay’ın ilk romanıdır. Birçok edebiyat eleştirmeni tarafından Modern Türk Edebiyatının en önemli eserleri arasında kabul edilir. Edebiyat eleştirisi alanında öncü isimlerden Berna Moran, bu romanı hem konu içeriği hem de söyleyiş biçimiyle ele aldığında bir başkaldırı niteliği taşıdığını söyler. Aynı şekilde diğer bir edebiyat teorisyeni ve eleştirmeni Jale Parla “Don Kişot’tan Günümüze Roman” adlı eserinde Modern ve Post-modern Edebiyat bağlamında Oğuz Atay’ın bu romanının önemini vurguluyor.

Roman şu cümlelerle başlıyor; “ Olay 20. Yüzyılın ikinci yarısında, bir gece, Turgut’un evinde başlamıştı. O zamanlar daha Olric yoktu, daha o zamanlar Turgut’un kafası bu kadar karışık değildi.” İlk cümleden okuyucuyu tutuyor ve yedi yüz küsur sayfasına rağmen bir daha bırakmıyor. Kitapta bariz bir olay örgüsü tam olarak mevcut değildir. Atay, kitabın büyük kısmında karakterlerin ruhsal çözümlemelerine yer vermiştir. Duygu iniş çıkışları detaylandırılmıştır. Kitapta en dikkat çeken yer ise kahramanların uzun kafa konuşmaları ve monologlardır. Kitabı genel hatlarıyla, olay örgüsünü baz alarak bir özet oluşturmak gerekirse şu şekilde anlatılabilir;

IMG-2510.jpg

Turgut Özben bir mühendistir, evlidir. Her sabah olduğu gibi kapının altından gelen gazeteyi alır ve yedinci sayfada üniversiteden yakın arkadaşı Selim Işık’ın intihar haberiyle karşılaşır. Selim’in intiharı Turgut’u Selim üzerine düşünmeye ve intiharının sebeplerini arayıp bulmak için bir yolculuğa çıkartır. Bu yolculukta Turgut, sadece Selim’in ondan sonraki hayatına doğru gitmiyordu. Aynı zamanda, bu, kendi içsel yolculuğunun da bir başlangıcıydı. İşte kitabın ilk cümlesinde geçen Olric ise bu içsel yolculuktan sonra Turgut’u bulmuştu.

“Süleyman Kargı”, işte Tugut’un Selim’i soracağı ilk isim buydu. Uzun sohbet sonrası Turgut, Selim’in yazdığı şarkılardan haberdar oldu. Süleyman Kargı, Selim’in yazdığı şarkılar dosyasını Turgut’a verdi. Şarkılar dosyasında bir de Süleyman Kargı’nın ağzından yazılmış ‘Açıklamalar’ kısmı da mevcuttu. Turgut şarkıları okumaya başlar… Kitap, “ŞARKILAR” bölümüne giriş yapar. Ardından da “SÜLEYMAN KARGI’NIN AÇIKLAMALARI” bölümü başlar. Turgut, ‘tutunamayan’ kavramıyla ilk kez o zaman karşılaşır. Selim, tutunamayan kavramını ilk kez orada kullanmış ve açıklamıştı.

Turgut’un yeni durağı Selim’i lise yıllarından tanıyan Hukuk Fakültesi öğrencisi Esat’tı. Turgut, hiç planında yokken, kız kardeşi Aysel ile yaşayan Esat’ın kapısının önünde bulur kendini. Esat, sohbetin başında Selim’le olan tartışmalarını, bu tartışmalardaki Selim’in genel tutumunu, Selim’i öfkelendirmeyi ne kadar sevdiğini ve çoğu kez Selim’i bile bile tartışmaya sürüklediğini, Selim’in Esat’la oyunlar oynamayı sevdiğinden bahsetti. Selim Oscar Wilde’ı yere göğe sığdıramazken Esat’ın Balzac okumasını daima eleştirerek, Balzac’ı yererdi ve Esat’ın dediğine göre bunu Balzac’tan bir satır bile okumadan yapardı. Selim, Gorki’nin Benim Üniversitelerim adlı kitabını okuduktan sonra kelimenin tam anlamıyla Gorki hayranı olmuştu ve Oscar Wilde’ı ve onun övmekle bitiremediği zarafetini birden unutmuştu. Esat’a Gorki’ye olan derin tutkusundan devamlı bahseden Selim’in Rus yazarlarına olan hayranlığı da işte böyle başlamıştı.

Turgut, Selim’in başka bir arkadaşı olan Metin’i bulur ve onunla da konuşur. Ona başlarda Selim’in ölüm haberini söylemez. Metin’i yakından tanımak isteyen Turgut onunla biraz vakit geçirir. Metin’i asla Selim’e layık görmez. Ardından onu arar, Selim’in intiharından bahseder ve ona Selim’le ilgili her şeyi anlatmasını ister. Bunun üzerine Metin, Turgut’a yaşadıkları her şeyi anlatan bir mektup gönderir. Metin’in o zamanlar Zeliha adlı bir kızla ilişkisi vardır. Selim sürekli kızın ona uygun düşmediğini, kızın dostluklarına gölge düşürdüğünü söyler dururdu. Fakat onların ayrılıklarından sonra, bu kez Selim Zeliha’ya tutulur. Metin bunun üzerine Metin’in kıza olan aşkı yeniden alevlenir ve kızla tekrardan yakınlaşmaya başlarlar. Zamanla, kız onlardan ayrılır ve bir başkasıyla evlenir.

Metin’e içten içe sinirlenen Turgut’un düşünceli bir anında Günseli onu bulur. Günseli Selim’i ölümünden bir yıl kadar önce tanımıştı. İlk kez bir pazar gezintisinde karşılaşmışlardı. Selim başlarda Günseli’ye hep sert çıkışmasına rağmen günün ilerleyen vakitlerinde hoş bir şekilde sohbet ederler. O günden sonra Selim Günseli’yi yaklaşık bir ay kadar aramaz. Bu bir ay geçtikten sonra görüşmeye başlarlar. Günseli Selim’i beraber yaşadığı teyzesi ile tanıştırır. Selim’in geleceğe olan kuşkusu Günseli ile ilerleyen ilişkisini de olumsuz etkiler ve evlenmeye yanaşmaz. Günseli Turgut’A Selim’e ait bir günlük verir. Turgut bu günlükler sayesinde Selim’in içinde açılan kuyulara inmeye başlar. Günlüğün ilerleyen sayfalarında Selim artık tarih atmayı bırakır. Bu tarihsiz sayfaların birinden Turgut, Selim’in Türk Tutunamayanlar Ansiklopedisi oluşturmak istediğini ve bu ansiklopedi hakkındaki detayları, Tutunamayanların kime dendiğini, Tutunamamak kavramının aslında neyi ifade ettiğini öğrenir.

Tüm bu yaşananlardan sonra Turgut’un inandığı, yaslandığı değerler bir bir yıkılmıştı, tutunduğu bağlar kopmuştu. Olric ile beraber belki de hayatı boyunca sürecek tren yolcuğunun ilkine bilet alır.

Turgut Özben adlı genç mühendisin kayıp haberleri çıktığı sıralarda, genç bir gazeteciye bir paket gelir. Paket, Turgut’tandı. Turgut bu gazeteciyle çıktığı tren yolculukların birinde tanışmıştı. Paket’teki mektupta kayıp mühendisin kendisi olduğu ve elinde bulunduğu eseri ve mektubun bir parçasını yayınlamasını istediğini belirtiyordu. Turgut’u en son gören kişi olarak tahmin edilen bu gazeteci Turgut’a sevgilerini ileterek onun bu isteğini gerçekleştirir.

IMG-2511.jpg

Günümüzde hala kült bir kitap olarak yerini koruyan Tutunamayanlar romanı birçok kişini başucu kitaplarındandır. Zira ben de, yukarıda da söylediğim gibi, bu kitabı kutsal edebiyat kitapları listemin baş sıralarına koyuyorum. Çok fazla detaya sahip olan eser okuyucunun pür dikkatine rağmen bazı detayları gözden kaçırmasına da neden olabiliyor. Böylelikle sayfalar tekrar tekrar inceleniyor. Bazen de o satırların verdiği tadı tekrar almak için dönülüyor o sayfalara. O zaman o tadın yanında kaçırdığın diğer tatlarında tadına bakma fırsatı buluyorsun. Her seferinde hayretlere düşerek hayranlıkla okuyor ama nedense bir türlü bıkmıyorsun. Bunun yanı sıra edebiyata, felsefeye dair birçok yeni bilgi yeni kişiler öğrenme fırsatı buluyorsun. Kitabı okurken mutlaka yanınızda bir not defteri bulundurun. Sadece romanda adı geçen kitapları not etseniz elinizde kaliteli bir kitap listesi oluyor. Okurken siz de fark edeceksiniz ki Atay bu liste ile bizlere Selim’in, Turgut’un okuduğu satırları okuma imkânı veriyor. Bu yönüyle de Tutunamayanlar, edebi kimliğinin yanı sıra kişiye bir yol gösterici, diğer bir deyişle bir rehber özelliği de taşıyor.

Siz ne düşünürsünüz bilmem ama Tutunamayanlar bir romandan çok daha fazlasını taşıyor.

Özgül.